Yaşamak İstiyorum Ayn Rand
Diğer Satıcılar
Tümünü GörÜrünün Diğer Satıcıları (1)
09 Kasım Cumartesi kargoda
40’TAN FAZLA DİLE ÇEVRİLEN,
DÖRT MİLYONDAN FAZLA SATAN,
TÜM DÜNYAYI KASIP KAVURAN FENOMEN KİTAP!
14. yüzyıl İspanya’sında feodal beyinden kaçan bir serf. Kıtlık, veba ve yasak bir aşk… Şehrin büyük bir özveriyle inşaatında çalıştığı Deniz Katedrali’nin gölgesinde, özgürlüğünü kazanan ve Yahudi bir kadınla yasak aşk yaşamakla suçlanan, Kilise’yi karşısına alan Arnau.
ORTA ÇAĞ BARSELONA’SINDA AŞK, SAVAŞ VE İNTİKAM DOLU BİR ROMAN.
“Yazıldığı gibi hevesle okunan bir öykü ve sonunda daha fazlasını okuma isteği bırakıyor. Bir mucizeler özeti.”
La Vanguardia
“Deniz Katedrali farklı ilgi alanlarına sahip okuyucularda tutku yaratacak. Ve yalnızca en iyi çoksatan kitaplar bunu başarabilir.”
El Mundo
“Gizemler ve ihanetlerle dolu bir konu zenginliği… Bir insanın gelişiminin göz alıcı öyküsü.”
El Peridióco
“O kadar iyi kurgulanmış ki son altmış sayfa fişek gibi patlıyor.”
Washington Post
TOPRAĞIN VÂRİSLERİ
DENİZ KATEDRALİ 2. KİTAP
Falcones’ten okuru Orta Çağ Barselona’sına götüren bir zaman yolculuğu…
Deniz Katedrali’nin hikâyesi yıllar sonra kaldığı yerden devam ediyor.
Barselona, 1387. Santa María del Mar Kilisesi’nin çanları tüm Ribera Mahallesi sakinleri için çalmaya devam ediyor ama içlerinden biri bu sesi büyük bir dikkatle dinliyordur: Ölmüş bir denizcinin oğlu olan on iki yaşındaki Hugo Llor.
Hugo, Santa María’nın yapımında onca emek harcayıp şehrin ileri gelen adamlarından biri haline gelen Arnau Estanyol’un cömertliği sayesinde tersanede çalışmaya başlamıştır. En büyük hayali ise bir gemi inşa edebilmektir. Ancak akıl hocası Arnau, ezelden beridir intikam peşinde olan Puig Ailesi’nin hırslarına kurban gidince Hugo’nun hayalleri suya düşer. O andan itibaren hayatı en yakın arkadaşı ve Arnau’nun tek oğlu Bernat’a olan sadakati ile yoksullar için adil olmayan bir şehirde hayatta kalma mücadelesi arasında gidip gelir.
Ribera Mahallesi’ni ve hayallerini terk etmek zorunda kalınca ona şarap dünyasının sırlarını öğretecek olan Yahudi Mahir’in yanında işe girer. Üzüm bağları, fıçılar ve imbikler arasında geçirdiği vakit toprağa tutkuyla bağlanmasını sağlar. Ve yine bu sıralarda Mahir’in yeğeni Dolça’yı tanıyıp âşık olur. Fakat din ve gelenekler açısından yasak olan bu aşk, ona gençliğinin hem en tatlı hem de en acı anlarını sunacaktır.
Yozlaşmış bir aristokrasinin tutsağı olan topraklarda, saygınlığından ödün vermeden hayatta kalmaya çalışan bir gencin hikâyesi, Falcones’in o muhteşem anlatımıyla can buluyor.
“Kipling büyük sanatların altında ustalık yatar derdi. Deniz Katedrali’nin ince ince işlenmiş bu devam kitabını okurken usta işi olduğunu çok net görüyorsunuz. Okuru kitabın geçtiği atmosfere taşıyan harika bir tarihî roman. Tam bir başyapıt.”
La Vanguardia
“Romanın en güzel yanı, bizi Barselona’nın geçmişteki halini temsil eden neredeyse büyülü bir dünyaya götürüyor olması. Falcones, o zamanları etkileyici ve zekice bir kurguyla kitabına yansıtıyor. Gerçekler ve kurgu birbirine çok güzel bağlanmış. Toprağın Vârisleri tarihî roman kategorisinde gereken her şeye ve fazlasına sahip.”
ABC Cultural
FATIMA’NIN ELİ
16. YÜZYIL ENDÜLÜS’ÜNDE, İKİ DİN VE İKİ AŞK ARASINDA KALAN MÜSLÜMAN BİR GENCİN HİKÂYESİ
İki kültür ve iki aşk arasında kalan bir adam seçim yapmak zorundadır… Yıl 1564, Granada Krallığı. Yıllar süren Hıristiyan baskısının ardından Endülüs Müslümanları efendilerine karşı ayaklanır ve Sierra Nevada’nın beyaz atlarını kurbanlarının kanlarıyla lekelerler. Müslüman bir kadınla ona tecavüz eden Hıristiyan bir rahibin oğlu olan Hernando ise arada kalmıştır. Lekeli kanı yüzünden üvey babası ve kasaba halkı tarafından hor görülen Hernando’yu aşkı ve halkının özgürlüğü için mücadele edeceği sıra dışı bir kader beklemektedir.
İyi ve kötü, aşk ve nefret, yıkılan hayaller ve yeniden kazanılan umutlar üzerine muhteşem bir roman olan Fatıma’nın Eli, Müslüman-Hıristiyan çatışmasını tarihî detaylar ve unutulmaz karakterlerle taçlandırıyor. Roman, yazarı Ildefonso Falcones’in zengin tarihî detaylara olan tutkusunu ve öykü anlatmaktaki ustalığını sergiler nitelikte.
“Etkileyici, güçlü ve alt sınıftan kahramanlarıyla, aşkla örülmüş bir roman.”
La Repubblica
“Çağdaş, yeni tarihî roman türünün mükemmel bir örneği olan, sayfalar dolusu tarih ve macera.”
Ttl, La Stampa
“Görkemli, aşk dolu bir macera romanı. Muhteşem kurgusu ve hızlı ritmiyle okurun merakını uyanık tutmayı başarıyor.”
Corriere della Sera
“Savaşlar, aşk, inanç, yaşam mücadelesi ve intikam üzerine nefes kesici bir roman. Okurlar olağanüstü anlatımın tutsağı olacak...”
Il Sole 24 Ore
ÇIPLAK AYAKLI
KRALİÇE
ÇIPLAK AYAKLARIMLA DOĞDUM,
ÇIPLAK AYAKLARIMLA ÖLECEĞİM…
Efendisinin ölmeden önce azat ettiği zenci köle Caridad, Sevilla sokaklarında tecavüzcülerle ve hastalıklarla savaşmaktadır. Bir gece vakti ölmek üzereyken karşısına yaşlı Çingene Melchor Vega çıkar. Melchor onu alıp yaşadığı yere götürür ve Caridad orada iyileşip Melchor’un torunuyla tanışır; genç, güzel ve asi Milagros’la… İki kadın kısa sürede birbirine can yoldaşı olur.
Günlerini annesiyle birlikte soyluların fallarına bakıp dans ederek geçiren Milagros, düşmanları olan García ailesinden Pedro’ya âşık olur. Caridad ise diğer erkeklerden farklı olarak yalnızca şarkılarını dinlemek isteyen yaşlı Melchor’a tutulur. İki arkadaş imkânsız aşklarının hayalini kurarken krallıktaki bütün Çingenelerin tutuklanmasına karar verilir. Böylece prangalarla, haksızlıklarla, ayrılıklarla, gözyaşlarıyla ve ağıtlarla dolu uzun geceler başlar. Kölelikten sonra sevilmeyi ve kadın olmayı öğrenmek için Caridad’ın; ailesinin ve köklerinin değerini anlayabilmesi için de Milagros’un ödemesi gereken bazı bedeller vardır. Fakat tek suçları Çingene ya da köle doğmak olan bu insanlar için sevgi ve özgürlük kadar değerli bir şey yoktur.
Aşk, tutku ve intikam ağıtlarının yankılandığı bu sayfaları okurken on sekizinci yüzyıl Madrid’inin meydanlarında gezinecek, tütün kokusu alacak ve o rengârenk dünyalarına rağmen Çingenelerin ve Afrikalı kölelerin acılarını ta içinizde hissedeceksiniz…
“Çıplak Ayaklı Kraliçe hiç durmadan keskin virajlar alırken Falcones’in çizdiği Çingene portresinin canlılığı, ilgiyi daima en üst seviyede tutuyor. Kendi ahlak kurallarına göre yaşayan bu gururlu ve sıra dışı insanların hikâyesi okuyucuyu renkleriyle büyülerken finaliyle şaşırtıyor.”
Kirkus
“Size kitap okuduğunuzu unutturup sinemada olduğunuzu düşündürecek türden bir kitap…”
Nürnberger Zeitung
“Falcones’in bu zengin ve çok sesli romanı acının, kederin, aşkın, dostluğun ve özgürlüğün hikâyesini anlatıyor.”
Schweriner Volkszeitung
“Şiddet, tecavüz, macera, adaletsizlik, aşk, yolculuklar ve büyüleyici manzaralar… Kısacası Falcones geri döndü.”
La Vanguardia
“Çok satan tarih romanlarının yazarı Ildefonso Falcones tarzına sadık kalmış. Üçüncü romanı Çıplak Ayaklı Kraliçe’de Çingenelerin yüzyıllarca uğradığı zulme ve baskıya, Flamenko’nun doğuşuna ve köleliğe yer vermiş.”
ABC
“Çıplak Ayaklı Kraliçe her yaştan insanın zevkle okuyabileceği türden bir kitap.”
Caparrós Adolfo Gómez de Mercado
“Çıplak Ayaklı Kraliçe dostluğa, tutkuya ve intikama dair dokunaklı bir hikâye. İki kadının yürek parçalayan bir özgürlük ağıdını tek bir ağızdan söylemesi gibi…”
europapress
(Tanıtım Bülteninden)
Neden idefix?
Siparişinizi teslim aldığınız tarihten itibaren 14 gün içinde iade edebilir, iade sürecinin tamamlanmasının ardındansa ödemenizi hızla geri alabilirsiniz.
Kullanıcı dostu ara yüzümüz tüm ihtiyaçlarınıza eksiksiz yanıt verebilmek için tasarlandı. Deneyiminizi uçtan uca kusursuz kılmak adına çağrı merkezimiz ve canlı destek hattımızla ihtiyaç duyduğunuz her anda yanınızdayız!
Siparişlerinizin bir an önce ulaşması için sabırsızlandığınızın farkındayız. Sunduğumuz farklı teslimat seçenekleri arasından size en uygununu belirlemeniz, siparişinizi olabildiğince çabuk veya dilediğiniz zaman aralığında sorunsuz bir biçimde teslim etmemiz için yeterli.