İrlanda'da doğmuş olmasına karşın, aslen İngilizdir. Babası ve amcasının ölümünden sonra Londra'ya gelir. Dönemin önemli bir devlet adamı ve yazarı olan Sör William Temple'ın katibi olarak çalışmaya başlar. Temple'a yakınlığı sayesinde bu dönemde tarih, siyaset ve klasik yapıtları yoğun olarak okumuş, kral da dahil dönemin önemli kişilerini tanıyarak, çetişli tartışmalara katılmıştır. A Battle of Books ve A Tale of Tub bu yılların önemli yapıtlarından yalnızca ikisidir.
Ancak, aldığı din eğitimine ve Sör William Temple ve çevresine karşın, İngiltere'de bir başpiskopos olma idealine hiçbir zaman erişemeyip, son olarak İrlanda'da Saint Patrick Kilisesi'ne "dean" olarak atanmıştır. Yaşadığı bunalımlar ve hayal kırıklıklarıyla İrlanda'ya çekildikten sonra, kendini tümüyle İrlanda'ya ve buradaki sorunlara adayarak, The Drapier's Letter a A Modest Proposal adlı yapıtlarını yayımlamıştır. Bu dönemde kaleme aldığı A Proposal for the Universal Use of Irish Manufacture adlı eser, Gulliver's Travels'in (Gulliver'ın Gezileri) başlangıcı olarak kabul edilebilir. Beş yılda tamamladığı Gulliver'ın Gezileri, yaşamının son dönem yapıtları arasında yer alır. Eserleriyle yaşamı arasındaki benzerliklerden dolayı, bazı eleştirmenler, bu eserin aynı zamanda Swift'in bir iç hesaplaşması olduğunu ileri sürmekteler.
İngiliz edebiyatının en büyük kara mizah ustalarından biri olan Jonathan Swift, amacının insanları eğlendirmek değil, onları rahatsız etmek olduğunu ifade eder. Koşullara ve amaçlarına göre değişen, doğru yerde doğru sözcükler olarak özetlediği, değişken bir biçemi vardır. İroniyi kullanmadaki ustalğıyla, değişik okur tiplerine hitap etmekle beraber, okuru yer yer tuzağa da düşürür. Düz yazıda olduğu kadar, şiirde de başarılıdır ve 20. yüzyıl yazarlarından James Joyse, Aldous Huxley ve George Orwell üzerinde önemli etkisi olmuştur.